Şam’da ilginç olay: Trafik kavgası mezhep krizine dönüştü

Şamlı Berivan Kurdo, aracını trafik kurallarına aykırı şekilde park ettiği için polislerce uyarıldı. Evraklarını vermek yerine polislerle alay etti ve “Alevi polisi mi? Alevi’den ne zaman kurtulacağız?” diyerek mezhepçi ifadeler kullandı. Olay sonrası hazırladığı videoda ise “rejim tarafından siyasete alet edildiğini” iddia etti. Kamu avukatları ve savcılık, Suriye anayasasının ilgili maddelerine dayanarak Berivan hakkında nefret suçu gerekçesiyle suç duyurusunda bulundu.

Konuyla ilgili, Aydınlık yazarı Mehmet Yuva “Alevi hassasiyeti ve ABD isterse yaparız” başlıklı bir yazı kaleme aldı. Yuva’nın yazısı şöyle:

Bayanın ismi Berivan Kurdo (Bervan Kürt). Dimaşk (Şam) sakinlerinden. Yayınladığı videoda başı açık, dudakları botokslu olduğu görülüyor. Arabasını Dimaşk şehrinin merkezinde yer alan Yedi Gölet meydanına yakın bir bankanın önünde trafik kurallarına aykırı bir şekilde park etmiş. İki trafik polisi “gayet nazik ve efendice” bankaya giren bayanı “arabasını çekmesi için” uyarmışlar. Trafik polisleri “nazik ve efendi” davranışlarını devam ettirmiş ve bayandan arabanın evrakları ve ehliyetini istemişler. Evrakları vermek yerine bayan özellikle Suriye sahil Alevilerine özgü lehçeyle polislerle alay etmeye başlamış. İddiaya göre “Alevi polisi mi? Siz herhalde Alevi polisisiniz! Alevi’den ne zaman kurtulacağız?” demiş. Mekândan ayrıldıktan sonra çektiği videoda olayın “eski rejimin kaçakları tarafından siyasete alet edildiğini” iddia etmiş.

Mesele polisler ve olaya şahit olan siviller tarafından kamu avukatları ofisine ulaşmış. Kamu avukatları, devlet kurumlarında görev yapan ve kamu yararını koruyarak hukuka uygunluğun sağlanması için çalışan avukatlardır. Kamu avukatları şahitleri dinledikten ve videoyu izledikten sonra Berivan Kurdo’ya karşı suç duyurusunda bulunmuşlar. Kamu avukatların ve savcılığın suç duyurusunda, “vatandaş Berivan Kurdo’nun Suriye Anayasası 307 ve 373 sayılı maddelerine istinaden nefret suçu işlediği, mezhep düşmanlığı ve söylemleriyle din, mezhep, dil, ırk, siyasi düşünce, milliyet, etnik köken ve cinsiyet ayırımcılığı yaptığı, resmi ve sivil şahitler tarafından tespit edilmiştir.” ibaresi yer alıyor. Olay ve neticesinde yaşanan gelişmeler ile Ahmet Şara rejimine bağlı kamu avukatları ve savcılığın ortaya koyduğu hassasiyet sosyal medyada geniş yer buldu.

TİYATRO İDDİASI

“Alevi düşmanlığı yapan, Alevilerin lehçesiyle alay eden” Berivan Kurdo’nun “halt ettiğini” söyleyenler olduğu gibi, bayanın “mezhepçi, ırkçı, cinsiyetçi, kendisinden başka kimseye siyasi düşünce hürriyeti tanımayan Ahmet Şara rejiminin aklanması için tutulmuş bir figüran” ve olayın “imaj düzeltme ve bir tiyatrodan ibaret olduğunu” iddia edenler de oldu. Rejimin tepkisini “trajikomik” bulanlar çoğunlukta. Zira tüm siyasi ve askeri hayatları boyunca bu örgütler kendilerine benzemeyen herkesi ve her şeyi düşman ve yok edilmesi mubah olarak yaşamışlardır. Tüm din ve mezheplere düşman ama özellikle “Alevi düşmanlığını, Alevinin malına, canına, makamına, türbesine, hayvanına, ağacına, suyuna, tarımına, ticaretine ve ırzına tecavüz etmek helaldir ilkesini” sadece her gün tekrarlanan bir ders olmaktan öteye taşımıştır. Öncesinde de 8 Aralık 2024’ten sonra da bu söylemleri barbar ve habis soykırım ve savaş cürmüyle ibraz etmişlerdir.

Alevilere karşı yapılan soykırım uluslararası baskılar sonucunda Ahmet Şara rejimi olayı rapor etmek üzere bir heyet görevlendirir. Bu heyet raporunu iki ay önce sunmasına rağmen suçlular hakkında halen bir hukuki işlem başlatılmadı, olaya karışanlar gözaltına alınmadı. Aksine görevleri başında ve ellerinde silahlarla yaşamaya devam ediyorlar. Ülkemizde 2011’de Suriye’ye karşı işgal, talan ve taksim savaşı patlak verdiğinde ülkemizde “Alevi, Nusayri” ibaresini açıktan kullanarak TCK 122. maddesinde yer alan devlet, milliyet, renk, cinsiyet, engellilik, siyasi düşünce, felsefi inanç, din veya mezhep farklılığından kaynaklanan nefrete dayalı söylemlerde bulunan resmi görevliler, gazeteciler, televizyonlar, akademisyenler, siyasiler, sosyal medya fenomenleri veya hesapları hakkında hiç hukuki bir işlem yapıldı mı?

DEVLET MAKAMLARINDAN AÇIKLAMA VAR MI

Cumhurbaşkanlığı, Başbakanlık (varken), Dışişleri Bakanlığı, Diyanet İşleri Bakanlığı, Adalet Bakanlığı, İçişleri Bakanlığı ve RTÜK bunları eleştiren, uyaran bir resmi açıklama yaptı mı? Bakıyorsunuz birkaç gündür bu hassasiyetleri göstermeyenler, özeleştiri yapmayanlar, özür dilemeyenler “Alevi muhibbi”, “Alevi savunucu” kesilmişler. Yanardağ’ın konuşmasını dinledim. Muhtevasından koparılıp alınan “Alevilerin çoğu haindir!” ifadesine istinaden soruşturma, yargılanma ve hatta televizyonunun kapatılması ihtimali var. Bu ifade doğru değildir. Gelen tepkiler sonucunda kendisi de “kastını yanlış anlayanlardan” özür dilemiştir. Zira aynı konuşmada bir kıyaslama yapmış. Tüm dinler ve mezheplerde olduğu gibi Alevilerde de hain var demiştir.

Alevileri her ortamda savunan, konuşmasının tümüne bakıldığında Alevileri öven, onların güzel ahlakına, dürüstlüğüne, yaşam tarzına atıfta bulunan, Alevi nüfusun çok olduğu Sivas, Divriği’de doğan, belki de kendisi de Alevi kökenli olan, mezhepçi siyaset gütmeyen, Ulusal Kanal’da program yapmış, Suriye talan, işgal ve taksim savaşına karşı çıkmış Merdan Yanardağ ile siyaseten, üslup bazında hemfikir olmayabilirsiniz. Ama ve lakin “Alevi düşmanlığı yapmakla, Alevilere hakaret etmekle, mezhep nefreti söylemlerinde bulunmakla” suçlamak vicdana da akla da uymaz.

KIŞ UYKUSUNA YATANLAR

Coğrafyamızda tüm bu işgaller, hukuksuzluklar, talan ve katliamlar hasıl olurken İslam İşbirliği Örgütü, Arap Ligi toplanmamış katledilen Aleviler, Dürziler ve Hristiyanlar için bir baş sağlığı mesajı bile yayımlamamıştır. Bu katliamlar işlenirken, insanların namusu kirletilirken, evleri, tarım alanları, rızıkları, ticaretleri ve dini makamları yakılırken, keyfi çıkarmalar ve göçe zorlamalar hasıl olurken, kadınları tecavüze uğrarken ve alı konulurken Arap Ligi ve İslam İşbirliği’nin hassasiyeti neredeydi?

Filistin cehennemi yaşarken “halkların öfke gazını alan” açıklamalarla yetinen, toplanmaya tenezzül etmeyenler, İran, İsrail ve ABD tarafından bombalanırken sessiz kalanlar, Yemen’de Başbakan ve Bakanlar Kurulu, gazeteciler İsrail tarafından katledilirken, yüzlerce çocuk açlığa mahkûm edilirken, binlerce sivil hayatını kaybederken Arap Ligi ve İslam İşbirliği Örgütü kış uykusundaydı. Doğal gaz, petrol ve para zengini Katar’a yönelik yapılan menfur saldırı elbette kabul edilemez ve cezasız kalmamalı. Ama bu cezayı münafık ve ayırımcı siyaset kesemez. Bu toplantıların neden çıkara dayalı oportünist bir karakter taşıdığını ve bu sebeple akim olacağını izah edelim.

TANIYANLAR VE TANIMAYANLAR

57 İslam ülkesinin, ilk başta İsrail’i tanıyan ilk ülke olarak Türkiye ve 29’u, İsrail ile hukuki ve diplomatik ilişkilere (De Jure) sahip. 4 İslam ülkesi, aralarında Katar da olmak üzere, İsrail ile fiili ilişkilere sahip (De Facto). 10 Arap olmayan İslam ülkesi İsrail’i tanımamaktadır. Bunlar; Afganistan, Bangladeş, Brunei Dar El-Selam (Barış Ülkesi), Endonezya, İran, Malezya, Maldivler, Mali, Nijer, Pakistan’dır. Arap ülkeleri arasında Cezayir, Komor Adaları, Cibuti, Irak, Kuveyt, Lübnan, Suriye, Libya, Moritanya, Umman, Katar, Suudi Arabistan, Somali, Tunus ve Yemen İsrail’i tanımayan İslam İşbirliği Örgütü üyesi ülkeler.

İsrail’i tanıyan üyeler ile İsrail arasındaki kayıt altında olan ticaret hacmi 19 milyar dolar. Suriye rejimin başı Ahmet Şara da Katar’da toplantıdaydı. İsrail’i tanımıyor ama İsrail ile güvenlik anlaşmaları yapıyor. Suriye’nin güneyini, Colan’ı, Şeyh Dağlarını İsrail’in keyfine bırakıyor. Tel Aviv-Süveyda arasında insani koridor açılmasını kabul ediyor. Daha komiği Şara, Bedevilerle Dürziler arasındaki esir takasını kiminle görüşüyor: ABD ve İsrail ile. Kıssadan hisse Katar’da toplantıyı en iyi anlatan kişi Eski Katar Başbakanı El-Casim; ABD ister biz yaparız. Bu toplantıların tek gerçeği budur.

Odatv.com

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir