Ercan Güven, Fenerbahçe – Galatasaray derbisi sonrası Dusan Tadic’e patladı! ‘Dayanılmaz durumdaydı’

Süper Lig’in 18’inci haftasında Fred’den yoksun Fenerbahçe, Galatasaray ile karşı karşıya geldi. Kadıköy’de taraftarının önünde istediği performansı sergileyemeyen sarı-lacivertliler sahadan 0-0’lık beraberlikle ayrıldı. Fenerbahçe – Galatasaray derbisinin ardından spor yazarları değerlendirmelerde bulundu.

Milliyet’in duayen isimlerinden Ercan Güven, Fenerbahçe’nin yıldızı Dusan Tadic’in performansını yetersiz buldu. işte dev derbinin ardından yapılan değerlendirmeler…

BU DERBİNİN KENDİSİ ‘FAUL’!.. / ERCAN GÜVEN

Öyle bir derbiydi ki, daha başlamadan öfke, hüzün, infial boğazımıza kadardı… Istırap soluyorduk, nefes yerine alev çıkıyordu ciğerlerimizden.
Tarifsiz kederler içindeydik ama sebep derbi değildi.
Yastaydık… Canımız yanmaktaydı.
Bağrımıza taş bastık… “Rövanşı” Mehmetçik’e bırakarak, sınır ötesinde bizim için şehit olan evlat, kardeş ve babalara minnet, saygıyla döndük derbiye.
Yani kahramanlarımızdan “futbol ödleklerine” geçtik…
Evet… Alınma gücenme yok, resmen ödlekliktir iki dev takımın Kadıköy’de futbol adına ortaya koydukları.

Derbinin şampiyonluk yolunda önemi yüzünden ve her iki takımı arkadan kovalayan olmadığı için kimse risk almadı maçta… Oynamadıkları futbolu faulle örtmeye çalıştı ikisi de. Hele ilk yarı; ne teknik direktörler ne futbolcular ne de hakem elini taşın altına koydu.
Arda Kardeşler her gördüğü faulü anında çaldı. Sıra kartlara geldiğinde sarıdan öteye gitmedi. Futbolcular rakibi bozmaya oynadı. Doğal olarak top kaybı damga vurdu maça. Hocalar kazanmak üzerine değil kaybetmemek üzere plan yapmışlardı. Rakip yıldızları kilitlemekle yetinmişlerdi. Zaten formsuz olan Ziyech, Tadic sahadan kayboldu. İcardi, Dzeko etkisiz hale geldi.
İlk 40 dakikada Galatasaray’ın üç Fenerbahçe’nin bir şutu vardı ki hiç biri kaleyi bulamadı.
İlginçtir; yine de heyecanlıydı maç. Çünkü mücadele hatta futbol kuralları içinde kavga vardı sahada. Karşıdakini oynatmamak için son derece agresif bir sertlik içindeydi futbolcular. Rakiplerine de acımadılar, para verip futbol seyretmek için gelmiş faul görüp eve dönen tribünlere de!
Fred’in yokluğunda radikal bir tercih yapan İsmail Kartal’ın İrfan Can’ı orta sahaya çekip sağ kanada Cengiz’i koyması bir işe yaramadı. İrfan orta sahada kayboldu, Cengiz’in kanadı hiç çalışmadı. Çünkü Ferdi ve Osayi önceki maçların onda biri kadar bile ileri çıkamadı.
Maksat “yenilmeyelim”!

Zaten ikinci yarı başlarken Cengiz’i çıkarıp İsmail’i aldı İsmail Kartal ve orta sahayı İsmail-Crespo yapıp İrfan’ı sağ kanattaki yerine gönderdi.
Yenilmemek için oynayınca derbinin ilk yarısı her iki takım için de defansların maçı oldu. Galatasaray’ın sol beki Barış Alper başta olmak üzere defansı başarılıydı. Fenerbahçe’de Osayi ve Ferdi ileri çıkmayınca Oosterwolde ve Djiku çok iyi oynadı.

İkinci yarı Fenerbahçe’deki değişiklik maçın sıkışıklığını biraz azalttı. Fenerbahçe rakip kaleye gittikçe Galatasaray’a da rakip kale yolu aralandı. Ama kazanma niyeti yoktu ki kimsede.
Mertens yerine Zaha girdikten sonra Kerem Mertens’in yerine Zaha kanada geçti. Fenerbahçe’de ise Tadic yerini King’e bıraktı ki, İsmail Kartal en iyisini yaptı. Tadic dayanılmaz durumdaydı çünkü.
Ve 70. dakikada kaleyi bulan ilk şut Ziyech’in oldu.
Maçın tek değişmeyeni sertlik ve fauller oldu sonuna kadar. İki dakikada bir faul vardı, yani 45 faul. Peki bolca sarıya rağmen niye kırmızı yoktu?

Çünkü “aksiyonun reaksiyonu vardı” ve içinden geçtiğimiz futbol kaosunun “tersine” etkisi çıkmıştı ortaya. Boey’in ilk sarısını kırmızıya çevirmekten çekindi resmen hakem. Crespo’yu yere indiren Boey’e ikinci sarı kartı göstermeyerek Galatasaray’ı eksiltmek istemedi.
Sonuçta tepeden tırnağa “faul”dü derbi. Zaten canı sıkkındı herkesin; Süper Ligin en büyük iki “yatırımı” daha da sıktı canları.

Dikkat etsinler… Fenerbahçe ve Galatasaray Cuma akşamı aynı oyunu Süper Kupa’da oynarsa, Arap dostlar vaat ettikleri parayı vermez valla!

43:08 / UZAY GÖKERMAN

43:08!
90+1+6=97 dakika oynanması gereken karşılaşmada topun oyunda kaldığı süre.
45 faulün olduğu maçta bir başka matematiksel denklem kurulursa anlaşılıyor ki topun oyunda olmadığı her dakika başına bir düdük çalmış hakem!
Fenerbahçe 192(73+119) Galatasaray 243(148+95) isabetli pasla tamamlamış karşılaşmayı.
Fenerbahçe’nin sezon ortalaması 384, Galatasaray’ın 408 isabetli pas.
İki takım bu sezon kafa kafaya maç başına 2,58 puan ile mücadele ediyorlar. Galatasaray geçen sezonu 2,44 ortalama ile tamamladı.

Peki bu iki takım bize ne izletti?
İsmail Kartal ve Okan Buruk takımlarına nasıl bir futbol oynatmak istedi?
Amaçladıkları sonuca ulaştılar mı?
Fenerbahçe tarafından bakalım; sezonlar boyunca iddia ettikleri şikayet konusu neydi?
TFF, Hakemler, VAR; yani haksız bir rekabet içinde olduğunu ifade ediyor.
Bu sezon iddialarına konu olan maçlar yaşandı; geçen sene de, bir önceki sezonlar da.

Bu durumda Fenerbahçe’nin yapması gereken öncelikli bir hareket var; sezon boyunca sahasında oynayacağı derbi ve büyük maçları mutlaka kazanmalı!
Geçen sezon sahasında kaybettiği 2 derbi ve Trabzonspor maçlarını 3’er puan ile tamamlasaydı her şeye rağmen şampiyon olacaktı Fenerbahçe.
Bu sezon Trabzonspor’a kaybetti, Galatasaray’a da 2 puan verdi.
İsmail Hoca “uzun bir maraton, kazanamıyorsan kaybetmeyeceksin” diye pragmatik bir yorum yapıyor ama sezonlar boyunca Fenerbahçe’nin neyi nerelerde kaybettiğini de artık öğrenebilmiş olmak gerekiyor.

Girişte konuştuğumuz veriler çok açık ortaya koyuyor; ayrıca maçın geneline Fenerbahçe penceresinden baktığımızda İsmail Kartal’ın kadro ve oyun tercihinin kazanmak adına pozisyon bile üretemediği gerçeği ile bizi karşı karşıya bırakıyor.
Fred’in Kasım ayında sakatlanmasından sonra sosyal medya ve bir kısım spor medyasında İrfan Can’ın orta alanda 8 numarada kullanabileceği yönünde bir bir Cin Ali fikir tartışması başlamıştı.
Dün bu tartışmaya İsmail Kartal noktayı koydu ve Cin Alileri çok memnun edecek bir hamle ile İrfan Can’ı Fred’in yerinde sahaya sürdü.
“Taş yerinde ağırdır!” diye çok güzel bir atasözümüz vardır.

Bir futbol takımı birbiri ile uyumlu futbolcularla bir araya gelir; bu oyuncu grubunun oynayabildikleri taktik varyasyon ve planlarla başarılı olur.
Futbolcuların kendi yetenekleri kadar oynadığı bölge ve çevresindeki futbolcu grubu başarılarında önemli etkendir.
Yani bu çok basit bir denklemdir ve hayatın hemen her alanında kendisini ortaya koyar.
Ferdi, teknik direktörlerinin çaresizlikleri ve takım içinmdeki eksiklikler nedeniyle kadroda Evliya Çelebi gibi oradan oraya gezdi durdu ama şu an gerçek yerini artık buldu.
Onu soldan alıp sağa koyduğunuzda eskisi kadar aynı performansını sergileyemiyor.
İrfan Can için bu gerçek çok daha net çünkü sadece Fenerbahçe değil, Başakşehir’de de burada oynadı.

Geçen sezon yine yokluktan bir ara sol kanatta oynatılsa da esas mevkinin sağ açık olduğu artık net bilinen bir gerçek.
Hani, daha önce bir iki maç alırsın, koyarsın, denersin; takım da İrfan Can ile orada oynamayı öğrenir falan tamam ama sezonun en kritik yerinde belki Cengiz’i de değerlendirmek amacıyla bu hamleyi yapmak ilk 45 dakika Fenerbahçe’nin etkisini, üretkenliğini, ev sahibi olma avantajını, netice olarak da taraftarın enerjisini aldı götürdü.
Buralar teknik direktörlüğün en zayıf kaldığı çevre baskısının ön plana çıktığı yerler olarak tarihe geçer.
İkinci yarı İsmail’i sahaya sürüp, İrfan Can’ı da orjinal mevkine koyunca Fenerbahçe biraz olsun kendine geldi; oyunu hatırladı.
Ama yetmedi.

90+3’te Batshuayi’yi oyuna sokma hamlesi ise kazanmak değil; maçı bu şekilde tamamlamak hareketiydi. 10 dakika geriye çekmek çok daha yararlı bir sonuç verebilirdi.
Şu gerçeği de yazmak sanırım doğru olacak; Fenerbahçe bu sezon kendi kalibrasyonuna yakın ilk ciddi rakiple karşılaştı.
Galatasaray’ın bu kadrosu zaten geçen sezondan itibaren yerli yerine oturmuş, birbirleriyle oynamaya alışmış ve istediğini de yapma becerisini kazanmış bir ekip.

Karşılaşma boyunca Fenerbahçe’nin oynaması için tek bir boş alan bırakmadılar.
O kadar yakın savunma ile müdahale ettiler ki Fenerbahçeli oyuncuların topla olan ilişkilerinde sürekli bir zamanla sorunu ortaya çıktı. Ya bir adım ileride ya bir adım geride kaldılar ya da topa basarak momentumunu yok ettiler.
Galatasaraylı oyuncuların Fenerbahçeli oyuncuların gerisinde kaldıkları durumlarda da özellikle ikinci yarı devreye Yugoslav faulü taktiği girdi.
Yine bir başka gerçekten de söz edelim; Galatasaray’ın özellikle stoper tandeminin maçı neredeyse hatasız tamamlamaları iki kadro arasındaki farkı ortaya çıkardı.
Alex Ferguson kitabında takım kurmaya savunmadan başladığını ifade ederken sanırım çok önemli bir futbol ilkesini ortaya koyuyordu.

Fenerbahçe 5-6 sezondur tandem kurma ve onu da bir arada tutma uğraşı veriyor.
Şu olsaydı, bu olsaydı biraz işin geyik tarafına kaçıyorsa da Fenerbahçe’nin tandemi bugün sahada mücadele etseydi belki geriden oyun kurmada bu kadar sorun yaşanmaz, kaleci Livakovic de topu ileri doğru defalarca şişirmek zorunda kalmazdı.
Hakem Arda Kardeşler için değerlendirme yapmanın çok anlamı yok çünkü mesele aslında onunla ilgili değil; ne olduğu çok açık!
Türkiye’de bugün bir Fenerbahçe-Galatasaray derbisini yönetecek hakem olmaması işin garabetidir.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir