Rusya ile Ukrayna Arasındaki Çatışmaların 3. Yılında Durum Değerlendirmesi
Bugünün tarihi 24 Şubat ve 3 yıl önce Rusya ile Ukrayna arasında doğrudan çatışmaların başladığı gün. Bu süreçte bölgedeki gelişmeleri ve kişisel deneyimlerimi aktarmaya çalışan bir muhabir ve yazar olarak, savaşın etkilerini yakından takip ettim. Aslında savaş muhabiri olmamama rağmen, bu çatışmanın içinde buldum kendimi.
Savaşın başlangıcında Kiev’de hayalet şehir manzaralarıyla dolu günleri yaşarken, diğer zamanlarda Vinnitsa kentindeki göçmen misafirhanesinde izlenimlerimi paylaşmıştım. Üç yıl geçti, ancak savaşın ne zaman son bulacağı hâlâ belirsiz. Bu savaşın boyutlarından biri Ukrayna’nın işgali iken diğer bir boyutu ise ABD ve İngiltere’nin Doğu Avrupa ve Karadeniz’deki nüfuzlarını artırma çabalarıydı.
ABD ve İngiltere’nin Rusya’yı zayıflatma amacı güderek savaşı uzatmasının en önemli nedenlerinden biri, Joe Biden yönetimi ile Boris Johnson yönetiminin bu konudaki politikaları oldu. ABD’de yaşanan seçimler ve Trump’ın iktidarı, çatışmaları derinleştirirken Batı dünyasında farklı bir kutuplaşmaya neden oldu.
ABD’nin Ukrayna’nın “Ukrayna olmadan hiçbir şey çözülemez” söylemini göz ardı ederek Rusya ile doğrudan görüşmelere başlaması, bölgede yeni bir dönem başlattı. Yaşanan gelişmelerin ardından Kiev’e yapılan dayanışma ziyaretinde, Trump karşıtı Batı ülkelerinin Putin ve Trump’a karşı duruşları ön plana çıktı.
Türkiye ise bölgede denge politikası izleyerek sürekli müzakere çağrılarında bulundu ve arabuluculuk teklif etti. Zelenski’nin Trump’ı ikna etme çabaları ve Batılı liderlerin tutumu, bölgedeki dengeleri belirleyecek önemli faktörler arasında bulunuyor.
Türkiye’nin Ukrayna’ya destek verme isteği ve Arabuluculuk teklifi, bölgedeki güç dengelerini değiştirebilir ancak Rusya ile ilişkiler göz önünde bulundurularak atılacak adımların dikkatli şekilde planlanması gerekiyor. Şu aşamada Türkiye ve Ukrayna’nın savaşa yaklaşımları farklılık gösteriyor ve süper güçler arasındaki müzakereler Ankara’nın müdahale şansını kısıtlıyor.
